17 Eylül 2008 Çarşamba

YAZI - TURA


YAZI - TURA


Kamera arkasında ne denli başarılı olacak diye çok merak ettiğim Uğur YÜCEL'in, senaryosunu yazıp, yönettiği ve işin bir de bu tarafından bakmaya ne dersiniz edasıyla beyaz perdeye aktardığı ilk sinema filmi. Teknik özellikleri ile de kayda değer bir yapımdır "Yazı-Tura". Ancak işin o kısımlarına hiç girmeden şunu söylemek isterim; bana kalırsa "Türk sinemasında tüm zamanların en iyi ilk üç filminden biridir".

Bir insanın hayatını nasıl çalarsınız. Herşeyini. Varını, yoğunu, bacağını ve hatta kulağını... Tam da bu noktada işin siyasi taraflarına girmek yerine bizi alıp o insanların hayatına sokuyor Uğur YÜCEL.


Şeytan Rıdvan: Olgun ŞİMŞEK (Şapka çıkartılası bir adamdır kendileri)


Umutları olan, iyi topçu, askerden dönünce yavuklusuyla evlenmeyi düşünen, anasının üzerine tir tir titrediği tazecik bir delikanlı. Tek kusuru bir bacağını bastığı mayınla kaybetmesi. Bir hayatı zehretmeye yetermi sana ait olmayan bir bacakla yaşamak. Yetermiş. Cevabını alıyoruz Rıdvan'ın yaşamına dahil olduğumuzda. Ve bu dahil olduğumuz yaşamın final sahnesinde "ben iyi değilim" dediği anasının yüzündeki ifade ile mıhlanıp kalmıştım koltuğa.


Hayalet Cevher: Kenan İMİRZALIOĞLU (Bir kez daha şapka çıkartıyorum)


Onun üzerine söylenecek çok söz yok aslında. Aynı patlamada kulağını yitirmiş ve üzerine bir de büyük depremle alt üst olmuş bir yaşam. Kirli bir hayatın içinde kendi büfesini açıp kurtulma sevdası bu depremle alınıyor elinden. "Gazi Büfe"... Yıllar sonra karşılaştığı abisine kirli bir barın ruj akan taburelerinde söylediği "benziyor muyuz lan birbirimize g.t lalesi" repliği, öfkesini değil de kendi yitmişliğini resmedişidir aslında. Peki ya dahil olduğumuz Cevher'in hayatındaki finalde söylediği cümle neyin resmedilişdir. Kendisini yakalamaya gelen polislere: "Kelepçe takmayın ulan kelepçe takmayın. Gaziyim ben. Bu ülke için kulağımı verdim ben." ...


Filmden çıkınca üzerimden kamyon geçmiş gibiydi. Yalnız başıma izlemiştim filmi. İki üç saat kendime gelemediğimi sonra gidip bir yerlere içmeye başladığımı hatırlıyorum. (Bir de yıllar önce izlediğim "Dövüş Kulubü" bu denli sarsmıştı beni. Ve geçen yıl izlediğim "Barda" ile bir miktar aynı hale düşmüştüm)
Yazı-Tura.

Medyanın harcamaya çalıştığı Uğur YÜCEL'in dim dik filmi. Ellerinden öpüyorum kendisinin. Ve "Hayatımın Kadınısın"ı fasulyeden sayıp bizi döven filmler çekmeye devam etmesini dört gözle bekliyorum.


İyi Seyirler...

15 Eylül 2008 Pazartesi

sislen-me



SİSLEN-ME


- ...

- Hangimize geldi bu mesaj.
- Neden sesi kısmadınız arkadaşım.
- Sadece kendin uyanmalıyken bizi neden kabusuna dahil ettin.
- Ne yapmamız gerektiğini bilen var mı?


Farkında mısınız? Şimdi tam da düştüğümüz bu çukura kusuyorken, bastığımız balçık bizi kendine doğru olanca hızıyla çekmekte. Ne yapıyoruz peki? Çırpınmıyoruz batacağımızı düşünerek. Oysa belki de çırpınmalıydık kolayca teslim olmak yerine.


Kredi kartlarına serenatlar yapılan bir çağa hoşgeldiniz...


- Cevap vermeyi düşünmüyor musun?
- Zamanın geldi...
- Gitmelisin arkadaşım, çağrılıyorsun...
- İyi de kime geldi bu mesaj?
- Kim uyandırdı beni? Kim?

Hangi oyunlarda başlamıştı bütün bu kurmaca. Ustanın ölümüyle neden devraldık yağcı dükkanını. Oysa yas tutmalıydık hep birlikte. Satmaya başladığımız bal gibi bünyemizken biz yeni oyunlar peşinde devam ettik eğlencemize. Çok severdik körebe'yi -ki- alışkanlık edindirildik büyüdükçe. Şimdi gözlerimize çaput bağlamadan dağlıyorlar gözlerimizi pek sevilen diziler eşliğinde. Birkiüç tıp'a ne dersiniz. Oynuyoruz hep birlikte. Hangi vakit tıp demiştik de tüm varlığımıza peşkeş çekilirken dahi oyun-bozan olmamak uğruna gıkımızı çıkartmamıştık.

- Hey sen... Evet evet sen...
- Hiç sesin çıkmadığına göre sana geldi o mesaj.
- Kıvrılıp kalmış. Halinden belli zaten.
- Gitmelisin arkadaşım, çağrılıyorsun...

- Tekrarlayıp durma sen de bulduk işte o'ymuş...


Çirkin ol dedikleri bumuydu. Bakın çirkin olduk. Hem de çok çirkin. Bu danışıklı savaşlar, bu yoksulluk, bu yoksunluk, otellerin havalandırma mazgallarında ısınmaya çalışan tinerci çocuklar, ırzına geçilen vücutlar... beyinler... hayatlarımızı kapıp kaçıyorlar. Biz ise cüzdanımızın peşindeyiz. Ortalık mafyadan geçilmiyor. Çocuklarımızın organlarını deşmek için ne zaman kaçıracaklar diye paranoya içinde korkuyla kaçmıyor muyuz her şeyden, kirli bir dünya bu.

Sis bastırdı heryeri, ve şimdi göz gözü görmemekte; bir selam uğruna bile...


- Işığın şiddeti artıyor. Yumun gözlerinizi.

- Gidiyorsun arkadaşım, direnme...
- Yine kurtulduk millet.

- Evet, ama "sıra bize de gelecek"...

Gelecek. Haklısın küçük cenin. Ve biz az evvel gelmek istemeyen arkadaşın gibi zorla sizi buraya çekeceğiz ve bu yetmezmiş gibi her yıl bu kabusu türlü şenliklerle kutlayacağız.

"ı .... you bonus"