Tam da o yıllara denk düşer, zorla oynayabildiğimiz taştan kaleli ve plastik toplu mahalle maçlarımız. Sokağımızın huysuz ihtiyarları bahçelerine kaçmasını bırakın kapının önünde pusuda beklerlerdi toplarımızı, ellerinde bıçak ile. O zaman düşünememiştim bunu neden yaptıklarını. Eğlenen çocuklara bu denli tahammülleri olmadığını... Bütün tahammülsüzlüklere rağmen pazar günü öğleden sonra başlayan ve geç saatlere kadar süren maçlar yapardık. Durmaksızın... Yüzümüz kurumuş terden lekeli lekeli olurdu. İllallah ederdi mahallemizin huysuz sakinleri...
Yıllar hem de çok uzun yıllar sonra bir pazar günü...
"Tekrar gelin yavrum. Her pazar gelin." temennileriyle başladı maçımız. Taşların yerini çöp konteynırları aldı. Sahipsiz kalmış sokağımızın ufaklıkları doldurdu hemen duvar kenarlarını. Herşey 15 yıl önce bırakıldığı gibiydi.
Kazım Abi eşi gelince panter kesiliverdi kalede, Önder Abi o kilolarına yenilerini eklemesine rağmen kıvraklığından hiçbirşey yitirmemiş, bir de güler yüzünden, Ersin Abi hep artistti, Kardeşlerim yine ayrı takımlara düşüp birbirini yediler... Ben... Yine çok "düş"tüm...
Yani her şey eskisi gibiydi...
Kim mi kazandı?
Bitiremedik ki...
Asım Amca hala yaşıyormuş... Çok sevindik...
Gelip kalemizi bozdu...
Tıpkı eskisi gibi...
Yıllar hem de çok uzun yıllar sonra bir pazar günü...
"Tekrar gelin yavrum. Her pazar gelin." temennileriyle başladı maçımız. Taşların yerini çöp konteynırları aldı. Sahipsiz kalmış sokağımızın ufaklıkları doldurdu hemen duvar kenarlarını. Herşey 15 yıl önce bırakıldığı gibiydi.
Kazım Abi eşi gelince panter kesiliverdi kalede, Önder Abi o kilolarına yenilerini eklemesine rağmen kıvraklığından hiçbirşey yitirmemiş, bir de güler yüzünden, Ersin Abi hep artistti, Kardeşlerim yine ayrı takımlara düşüp birbirini yediler... Ben... Yine çok "düş"tüm...
Yani her şey eskisi gibiydi...
Kim mi kazandı?
Bitiremedik ki...
Asım Amca hala yaşıyormuş... Çok sevindik...
Gelip kalemizi bozdu...
Tıpkı eskisi gibi...