14 Ocak 2010 Perşembe

Sindirilmiş Çocukların Defterinden / Başlangıç

"12 Eylül Türkiye'nin üzerine asfalt çekti. Biz onu çatlatan otlar olmak niyetindeyiz"*

Derme çatma evlerin bulunduğu bir sokakta, sümüğümüzü kolumuza sürüyorken tanıştık oynadığımız oyuncakların gerçekleriyle. Sokağın köşesinde tüm soğukluğuyla duruyordu o koca tank ve bir kabus gibi ses çıkarıyordu. Sadece o vardı, bir de üniformalılar. Anlamlandıramadığımız sokağa çıkamayışlarımızın sebebini sonradan öğrendik. "Darbe" olmuş...

5'i bitirip 6'ya basmak üzereydim, üzerimize basıldığında ve sorgusuz bir geleceğe sinsi sinsi hazır ediliyorduk tüfekler omuzda. Korkunun bütün gözlere hükmettiği zamanlardı. En net bu kalmış aklımda o oyuncak katili tankın yanı sıra... Neden kitaplar yakılır ki dediğimizde gereksiz bir sıcaklık hakimdi odamıza. Evlerde saklambaç oynanmaz ki dememize fırsat vermezdi annelerimiz. Bir çırpıda kucaklarına alıp başımızı göğüslerine yapıştırıp sustururlardı bizi... İlk susuşumuz böyle başladı...

Sindirilen bir toplumun ilk meyveleriydik...

Ve en tehlikelilerine sahiptik...

Sindirilen bir anne ve sinişi sindiremeyen bir baba...

Herşey kötü değildi elbette -ve hatta keyifliydi de- şimdilerde merdiveni yarılayan bizler için. Güzel sunular hazırlanmıştı. Harika karakterleri olan çizgi filmlerimiz vardı tek kanallı televizyonumuzda. Uykudan önce anlatılan masallarımız (meğer ne erken uyutul-ur-muşuz), kahkahalar eşliğinde yollardı bizi Adile Teyze uykuya... Öncesinde değiş tonton vardı bir değişim haberciliğine soyunan... Geriye dönüp baktığımda görüyorum ki yarenlerimiz çok sağlamdı. Hepsi üzerine konuşmak gerek üstün körü geçmeden... Hiçbirini üzmeden...


* "Bornova Bornova" filminin yönetmeni "İnan Temelkuran"ın ödül konuşmasından...

0 hissiyat: