18 Nisan 2009 Cumartesi

Sindirilmiş Çocukların Defterinden II

Apartman dairelerine sıkıştırılmış mahallelerde yaşamaya başlamadan çok önceydi bütün bu anlattıklarım. Tam da neyin ne olduğunu anlamaya başlayacağımız dönemlerdi. Ama ne feci ki kısmi buhranlar yaşamış ailelerin çocukları oluşumuzdan kaynaklı marazlarımız vardı bir miktar. Okumayı "anarşik" olmaya eş kılardı babaannem. Korkudan kitaplarını yakanlar vardı biz küçükken... Büyüdük... Feci olanı gördük... Korktukları için insanları yakıyorlardı artık.

Hep bir yanılsama içerisinde kalıyorum. Biz büyüdükçe mi kirlendi dünya, biz mi kirlendik yoksa???

Bir bayram geçti. Ardından bir bayram daha. Şimdiyse yılbaşı geliyor. Yeni yıl... Çocukluğumuzun en hareketli günleri. Neyi unuttuk biliyorsunuz değil mi? Kartpostalları...

Evet, evet... Kartpostalları unuttuk. Adana'ya her bayram yığınla kart atardık. Anneaneme, dedeme, dayılarıma, teyzeme... Sonra... Cevapları gelirdi her birinin. Ama mutlaka. Küçük yiğenlerin elleri çizilirdi. Ve mektuplaşılırdı. Bir kağıda sinen bir tenin kokusunu almayalı ne çok oldu kahretsin ki...

Yaz tatillerinde mahallemize gelen yaz aşklarımız olurdu. Sonra onların yazacakları mektupları bekler, gelir gelmez sayfalarca cevaplar yazardık...

Şimdi ise bir yeni yıl arefesinde günah çıkartıyorum, bir klavye ve bir ekran aracılığı ile asla ben gibi kokmayacak olan bir blog sayfasında...

23aralık2008 / serkank.

0 hissiyat: