18 Nisan 2009 Cumartesi

Sindirilmiş Çocukların Defterinden

Bayram geliyor... Yaz aylarına ya da ilkbaharın sonlarına denk düşerdi. Tatlı telaşe vakitleri. İlle de bir bayramlık alma zorunluluğu yüklenmiştir ana-babamıza. Ve onlar bozuk ekonomilerine rağmen alırlardı. Marka olmazdı elbette, çakma olurdu ama yeni ve bizim olurdu. Alışverişe tanıklık etmişliğimiz söz konusu değildir ayrıca. Alınır ve getirilir. Ana-Babanın tercihlerine ve zevklerine güven(d)ir(il)dik. Çocuk aklımla bunun bir dayatma olduğu çözümlemesine varamazdım açıkçası. Yeni bir kıyafetin ve ayakkabının yanında bu sorgulamaya vakit harcamak ne kadar anlamsızdır tahmin edin. (Ah unutmadan o kıyafetler ille de bayram sabahı giyilirdi. Adı üstünde "Bayramlık")

Kurban Bayramı... Sevmezdim... Büyüdüm (yaş itibari ile) ve değişmeyenlerimden birisi hala bu durumdur.

Tatlılar yapılırdı ve bizim favorimiz cevizli tel kadayıftı. Bir de bol tarçınlı sütlaç. Valide Sultan sütlaç kısmıyla, Babam kadayıf kısmıyla ilgilenirdi. Sokaklardan fırınlara götürülen tepsilerle teyzeler geçerdi. Acaip bir telaş içerisinde geçerdi bayram öncesi son iki gün. Ve ille de ille tatile gidilmezdi.

Bayram sabahları tertemiz olurdu sokaklar. Kadınlar ellerinde süpürgeleri ile kapılarının önlerini yıkarlardı. Bu temizlik kurban bayramlarında alt-üst edilirdi. Bahçelerde ya da kapı önlerinde ve çocukların gözü önünde keserlerdi hayvancıkları. Kurban edilirlerdi "cennet" uğruna...

Bayram geliyor...

Sahte gülümsemelerin takınılıp ardından "güzel insan" olmaya çalışılacak güzel günler silsilesi...


6aralık2008 / serkank.

0 hissiyat: