15 gün tatile girmenin verdiği heyecanı hatırlıyorum. Soğuk kış günlerine denk gelen ve ile de ille sıcak soba eşliğinde geçecek günlerin başlangıcı. Ödevler verilecek, ıkına sıkıla onlar yapılacak. Ama yaz tatilindeki gibi gidip kirvemizin yanında çalışmayacaktık. Evdeydik...
Ahhh bu tatilin müjdecisi karnelerimiz. Güzel divit uçlu dolmakalemlerle doldururdu öğretmenlerimiz. Güzel el yazıları ile... Bir heyecan içerisinde gelir ve akşam anne-babalarımızın dönüşünü beklerdik gururumuzu okşayacak sözler duymak için. Özene bezene yazılmış bir karneyi göstermek ne keyifti ama... Saklardı annelerimiz sene sonunda gelenleri...
Şimdi ise;
Kızım üçüncü kez karne getiriyor evimize. Ben kendisine hissettirmeden aynı öfkelere dahil oluyorum her seferinde. Bir yazıcıdan yazdırılmış bir kağıdı sıkıştırıyorlar ellerine "karne" diye. Bir dönemin emeğini bir makineden çıkartıyor sistem artık. Öğretmenin el yazısını göremiyorlar. Bir poşet dosyanın içerisinde muhtemelen gider kısıtlama durumuna kurban ediliyor "el yazması karne"ler.
"Başarılarının devamını dilerim" en kopyala yapıştır hallerinden, bir de "iyi tatiller"...
26ocak2009 / serkank.
1 hissiyat:
çocukluğumuzun geri verilmeyeceğini biliyorum ama keşke çocuk gözlerimiz bizimle kalsaydı...
Yorum Gönder