19 Mayıs 2008 Pazartesi

(...)

Hayatı boyunca sigara içmeyenler aşk acısı çekmeyenlerdir. Her sigara içen mutlaka aşk acısı yaşamıştır demiyorum. Ama aşk acısı çekenin en yakın dostu hatta tek dostu sigaradır. İçin sıkılır canın yanar, karın bölgendeki sancının midenden mi yoksa başka bir yerden mi geldiğini anlayamazsın, göz pınarların sular seller gibi çağlamak ister ama genellikle izin vermezsin, hıçkırıklar boğazında düğümlenir boğar seni ama ölemezsin, her bir yanın kan revan içindedir ama hiçbir tuz sağlayamaz o yaraların kapanmasını, bir telefon yada kapının çalması ve gelenin yada arayanın o olması tek temennindir. Ama bu gerçekten imkansızdır. Bütün bu sancılar yaşanırken yanında bir tek dostun bile yoktur ve hatta olmaması en iyisidir. Çünkü hiçbir dost bunun tesellisi olabilecek yetiye sahip değildir. “Unut onu” “boşver” yada “başkası yok mu” dostlarıdır onlar. Üzülmemizi istemezler üzülmek anamızın ak sütü kadar helalken.
Bir tek o anlar bizi. Bir tek o hiçbirşey söylemeden onunla acımızı paylaşmamıza izin verir. Biz onu tüketerek rahatlarız ve muhtemelen o da bundan büyük bir haz alır. Tek başına kesmeyeceğini bildiğinden tükenmesine yakın bir arkadaşını gönderir imdadımıza ve biz onu da tüketiriz…
Dost bildiği hiçbir tutuş boğmaz onu. Bu tutuş zamansız bir tutuş olsa dahi.
Biz de bütün bu sebeplerden ötürüdür ki onu çok severiz. Onunla ayrılığa tahammülümüz yoktur. Bütün ayrılışlardan sonra sığındığımız tek kapıdır. Zaman zaman ondan da ayrılmayı düşünmemize rağmen bunu yapamayız. Bırakamayız onu ve kankalarını. Bu ya bir bardak çay yada bir şişe biradır ki biz onları da severiz. Takılırız öyle mutlu öyle mes’ut… öyle biçare öyle umutsuz… öyle acı içinde öyle ölümü bekler… Beklediğimiz gelir bir gün... gözlerimiz açık… elimizde son cıgaramız… elbette göçeriz… sebebi o sevgili dostumuzdur… biliriz… ama vazgeçemeyiz…

0 hissiyat: